Ekmek nedir?
Ekmeğin bizdeki anlamı ve yeri çok farklıdır. Ekmek bizim için uğruna mücadele verdiğimiz alınteridir. İşçinin, emekçinin adıyla özdeşleşmiştir. Fakirin de zenginin de amirin de memurun da işçinin de sofrasındadır. Bu yönüyle eşitliğin sembolüdür. Akşam eve gelirken aldığımız yiyecekten daha fazlasıdır bizim için. Simit te aynıdır bizim için. İzmir’de adı gevrektir. Başka yerde simit. Kimisi sabah yer kimi her öğün. Ancak her daim ekmeğin kardeşidir. Çayın yoldaşıdır. İkisi oldu mu yanında başka ne katık arar ki insan. Ülkede enflasyon da olsa devalüasyon da olsa kriz de çıksa halkın yiyeceği temel gıdalardandır. Bu nedenle kutsaldır hepimiz için. Nimettir nihayetinde ikisi de…
Çocukken sofraya dökülen ekmek kırıntılarını toplayan, yerde simit görse nimeti alıp öpen ve kuşlar yesin diye yüksekçe bir yere koyan nesillerden nasıl biz bu hale geldik?
Bunda toplum olarak hepimizin sorumluluğu var. Hz. Allah nimetin yokluğu ile imtihan eylemesin.
Nimete hürmet eden toplumumuz nereye gitti?
Hani bazen serzenişte bulunur ya, nerede o eski bayramlar, ramazanlar, insanlar diye…
Sebebi aslında ortada. Sürekli, her geçen gün maddeleşiyor manevi olandan uzaklaşıyoruz. Sanıyoruz ki ne kadar çok maddiyata önem verirsek o kadar mutlu, huzurlu ve barış içinde yaşayan bir toplum olacağız. Bunu bizden çok daha bilimsel bir şekilde 200 yıl önce 18.yüzyıl’da gerçekleştiren Avrupa’nın bugün gençliği, sokaklarındaki mutluluğu ve toplumsal huzuru ortada. Dolayısıyla her şey maddiyat değil. Nasıl ki vücudun gıdası yiyeceklerse yemeyen içmeyen beden halsiz düşer hastalanır ölürse ruhun gıdası da maneviyattır. Maneviyat dediğimiz şey sadece dini yaşantıdan ibaret değildir. İnsan davranışları, aile ilişkileri, sosyal hayat, kültürel ve sanatsal birçok şey manevi yaşantıyı kapsar. Manevi hayatı, davranışları olmayan bir ruh bir süre sonra takatsiz kalır ve ölür. Ruhsuz insan dediğimiz insanlık emareleri kendisinden alınmış problemli insanlar ortaya çıkıyor.
Ülkemizin Güzide Eğitim Kurumunda Yaşananlar
Neden bu kadar serzenişte bulundum? Geçtiğimiz gün adını duymuşsunuzdur söylemenin lüzumu yok Türkiye’nin köklü eğitim kurumlarından birinde yaşanan hadise üzdü hepimizi. Gençlerimizden böyle bir davranışı görmek nesilden nesile aktaramadığımız birçok şeyin olduğunu da gösteriyor bizlere. Bu konuda sadece belli bir kesimi suçlamak, laf söylemek kolay olanı. Halbuki çocuk yaşta evlerimizde, sofralamızda nimete saygıyı büyüyünce okullarımızda sevgiyi ve hürmeti doğru bir şekilde verebilirsek problem kalmaz. Umarım Çanakkale’yi Kurtuluş Savaşı’nı hatırlarlar ve yaptıklarından pişman olurlar. Zira onlar genç. Hata da yapacaklar kusur da. Önemli olan hatalardan kusurlardan dönebilmek. Zira bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp der atasözümüz. Sadece bayat simitlerin atılması, atıldıktan sonra toplanıp martılara verilmesi, yeni başlayanlara martı denmesi ve geleneksel olması gibi sebepler nimet için sebep sayılamaz. Zira bir hata bir kusur başka bir hata ile örtülemez. Bizim Konumuz.net olarak günde 1.500 ton ekmek israfına karşı da duyarlılık anlamında yazdığımız yazıyı takip edenler hatırlar. İnşAllah bu ve benzeri davranışlar bir daha yaşanmaz.