İslam dininde ruhbanlık olmadığı halde ülkemizde pek çok cemaat dünya hayatını terk edip inzivaya çekilmiş toplumdan izole bir halde yaşamayı tavsiye etmektedir .ama islam dini çalışmayı düşünmeyi sorgulamayı sürekli iyileştirmeyi üretmeyi emreder .insanları ırkından renginden dininden dolayı hor görmeyi İslamiyet yasaklamıştır .peygamberimiz 2 günü eşit geçen ziyandadır Hadisi Şerifiyle bunu özetlemiştir . gene başka bir Hadis i Şerifte hiç ölmeyecek gibi dünyaya .yarın ölecekmiş gibi ahiret gününe çalışınız demiştir .peygamberimiz 4 halife sahabe hiçbir zaman dünya hayatını terk etmemiştir dünya ve ahiret sırt sırta yaşamışlardır .peygamberimiz ilim tahsiline çok önem vermiş ilim Çin dede olsa gidip bulunuz öğreniniz buyurmuştur . bir zamanlar Dünyaya hükmeden bir milletken zelil duruma düştük .bunun arkasında yatan en buyuk sebep islam ümmetinin fen ilimlerini terk etmesidir .Fizik kimya biyoloji geometri matematik coğrafya tarih astronomi botanik zooloji . gibi birçok ilim dalını Müslümanlar terk etti .Osmanlı devletide son dönemde fen ilimlerini terk etti medreselerde dini eğitim ağırlık kazandı . subayların eğitim düzeyi çok düşüktü .hemen yakınımızdaki Avrupa ülkeleri sanayi devrimi yaparken biz zevk sefahat peşinde koştuk . devlet zirvesine rüşvet yiyen adam kayıran çalışmayan düşünmeyen adamlar yerleşti . en basit piyade tüfeği üretemedik .2. Mehmet döneminde kendi topunu üretirken .1. dünya savaşında tüfekler toplar mermiler Müttefikimiz Almanya dan alındı .silahlar moderndi ama başkasından alınma idi yerli değildi .gene son dönem donanma diye bişey yoktu . milyonlarca asker vardı .çoğu okuma yazma bilmiyordu .Hicaz a Bagdat a Almanya kredisiyle yardımıyla demiryolu döşenmişti ama burnumuzun dibindeki Zonguldak taki kömür madenlerine hat döşenmemişti . 1. Dünya savaşında kömür sıkıntısı yaşandı .zira gemiler ve lokomotifler kömürle çalışıyordu . din eğitimi tabiki olmalı olmassa olmaz ama devlet bu medreseleri tam anlamıyla denetlemeli müfredatını m.e.b yada diyanet önermeli .Osmanlı son dönem medreseler cehalet ve asker kaçakları ile doluydu bu bir gerçektir .içlerinde iyi olanlar azda olsa var onlara lafım yok .aşağıda Osmanlı devletinin 1700 lü yıllarda neler yaşadığına dair bir anekdot paylaştım yaşanalar gerçektir . III.Mustafa cahil ve bilgisiz bir padişahtır. Ülkeyi, bugün “astrolog” denilen müneccimlere danışarak yönetmeye çalışmaktadır. Zamanın en güçlü devleti Prusya’nın savaşları kazanmasını, çok bilgili müneccimlere sahip olmasına bağlar. Bir elçi göndererek Prusya Kralı II.Frederick’ten üç müneccim ister. Kral elçiye tebessüm ederek bakar ve “benim üç münecimim var: 1. Güçlü bir ordu, 2. Güçlü bir ekonomi ve dolu bir hazine 3. Tarih okuyarak günü anlayıp geleceği öngörmek!” der. Sultan, Prusya Kralı’nın ne demek istediğin anlamaz ve “kefere yardım etmek istememiş!” diye düşünür. Bir vesileyle, Fransa’nın İstanbul Büyükelçisi olan amcasını ziyaret için İstanbul’a gelmiş bulunan, Baron de Tott ile tanışır. Baron de Tott’un kurmay subay olduğunu öğrenince ondan yararlanmak ister. “Osmanlı ordusunu inceleyerek kendisine bir rapor vermesini” rica eder. İnceleme yapan Baron, “kullanılan silahların eski teknoloji ürünleri olduklarını” bildirir. “Ama daha önemlisi subaylarınız çok bilgisiz. Öncelikle onların eğitilmesi için bir okula gereksinim var” der. Sultan, “ medreselerimiz var. Subayları orada eğitiriz” der. Bunun üzerine medreseleri inceleyen Baron, buraların cehalet yuvaları olduklarını görür ve durumu padişaha arz eder. Padişah kabul etmez, “gel birlikte gidelim. Orada, her şeyi bilen çok büyük alimlerimiz var” der. Birlikte bir medreseye giderler. Sultan, toplanmış olan müderrisleri göstererek Baron’dan “istediğine, istediğini sormasını” rica eder. Baron ortaya, “bir üçgenin iç açılarının toplamını” sorar. Herkes başını öne eğer, kimse Padişah ile göz göze gelmek istememektedir. Sonunda Medrese Emini bir yanıt vermek zorunda olduğunu anlar ve “üçgenine göre değişir, Sultanım” der. Baron’un “bunu Avrupa’da ilkokul öğrencilerinin bildiğini” söylemesi üzerine Padişah yeni bir okul açılmasını kabul eder. Bu arada Çeşme Deniz Savaşı olur ve cahil subayların kumandasındaki Osmanlı Donanmasının, bir gemi hariç, tümü Ruslar tarafından yakılır. Bu faciadan gemisini kaçırarak kurtaran Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın, “Baltık Denizi’nden yola çıkmış olan Rus Donanması ile savaşmak için, Çeşme’de demirli olan gemilerin limandan çıkarılarak uygun bir yerde savaş durumuna geçilmesi” önerisi Kaptan-ı Derya tarafından kabul edilmemiştir. Çünkü O, “Baltık Denizi ile Akdeniz’in bağlantısı olmadığını, bu nedenle Rus Donanması’nın Çeşme’ye gelemeyeceğini” düşünmektedir. Bu facia üzerine, öncelikle bahriyeli subayların eğitilmesine karar verilir ve Baron de Tott, Cezayirli Gazi Hasan Paşa ile birlikte bir okul kurmakla görevlendirilir. Böylece Osmanlı’da çağdışı medreseler dışında, çağdaş bir eğitim verilen ilk öğretim kurumu olan ve daha sonra Deniz Harp Okulu adını alacak Mühendishane-i Bahri Hümayun, 1773’de açılır. Mühendis eğitiminin de başlangıcı olduğu için bu tarih, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin de kuruluş tarihi kabul edilmektedir. Bunun ardından, daha sonra Kara Harp Okulu adını alacak olan Mühendishane-i Berri Hümayun açılır. Bu okullara öğrenci yetiştirmek üzere askeri ortaokul (rüştiye) ve liseler (idadi) açılır. Askerlerin tedavi ve bakımını yapacak bilgili hekimler yetiştirmek üzere Askeri Tıbbiye Mektebi (Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane) açılır. Daha sonra kurmay subaylar yetiştirmek üzere harp akademileri açılır. Okullar için Avrupa’dan öğretmenler getirtilir. Eğitim için Avrupa’ya öğrenci gönderilir. Bu şekilde modern bilimleri öğrenmiş, bilimsel bilgiye sahip subaylar yetiştirilmiştir. Balkan Savaşı’ndan sonra, eskinin kalıntısı alaylı subayların tümü atılarak ordu tamamen modernize edilmiştir. Bunun sonucunda, emperyalistlerin cenaze namazına hazırlandıkları Türk ulusu Çanakkale’de dirilmiş, Kurtuluş Savaşıyla da ayağa kalkmıştır. Bilimsel öğretim verilen ilk eğitim kurumları askeri okullar olduğu için, Osmanlı’da yeniliklerin öncülüğünü askerler yapmışlardır. Askeri okullardan sonra sivil rüştiye ve idadiler ile hukuk, mülkiye ve tıp mektebi gibi sivil yükseköğretim okulları da açılmıştır. Bir üniversite açmak için II.Mahmut sonra gelen padişahlar 6 kararname çıkarmışlar fakat ulema gücünü kullanarak engel olmuştur. Ancak 1900’de, II.Abdülhamit Osmanlı’nın ilk ve tek üniversitesi Darülünun’u açabilmiştir. Buna karşılık, üçgenin iç açıları toplamını bilmeyen müderrislerin hocalık yaptıkları medreselerde, ilim adı altında safsatalar öğretilmeye devam edilmiş; mensupları askerlik yapmadıkları için aynı zamanda asker kaçaklarının sığınağı olan, bu cehalet yuvaları gericiliğin odağı olmuşlardır. Ulema ya da İlmiye Sınıfı denilen medrese hocaları toplumda o kadar güçlüdürler ki III.Mustafa’dan sonraki tüm padişahlar (II.Abdülhamit dahil), hem devleti hem de milleti sömüren medreseleri kapatmak istemiş ama güçleri yetmemiştir. Bu şekilde Osmanlı’da iki farklı eğitim sistemi ortaya çıkmıştır. Bu çağdışı eğitim kurumlarını kapatabilmek için büyük bir devrimciye gereksinim vardı. Bunu da Atatürk başarmış ve böylece eğitim birliği (tevhidi tedrisat) sağlanmıştır.fakat Atatürk ün dini eğitimde yaptığı reformlar yüzünden birtakım insanlar Atatürk e düşman olmuşlardır . Atatürk ün dini hayatı zayıf olabilir inanmayabilir .Türk tarih kurumuna yazdığı mektuplarda bunu okuduk gördük .ama onun inancı onu bağlar bizi bağlamaz .ahirette herkes kendi hesabını verecek çünkü . Atatürk ün kurduğu fabrikalar okullar demiryolları karayolları tarım ve hayvancılıktaki reformlar 1930 lu yıllarda çoğu ülkede yoktu bile mesela uçak fabrikamız vardı .ürettik azda olsa dışarıda sattık .o dönem kaç tane uçak fabrikası olan ülke vardı . bir devlet adamını bir askeri sadece dini hayatından yada özel hayatından eleştirmek bana çok ters geliyor . hayata insana kainata hem olumlu yönden bakmalıyız .olumsuz bakmak bizi felakete ümitsizliğe götürür . bu kadar uzun yazımın kısa özeti eğitim milli olmalı devlet kontrolünde olmalı din eğitimi olmalı .fen ilimleri ağırlıklı olmalı fizik kimya biyoloji astronomi zooloji botonik matematik geometri coğrafya tarih çocuklarımıza en iyi şekilde öğretilmeli .islam ümmetinin dünyaya hakim olması bu şekilde olacaktır .dünyaya düşman bir ümmet değil dünyaya dost bir ümmet insanlara kollarını açmış onları kucaklayan saran bir ümmet olmalı . dinini yarım yamalak öğrenen ben bilmem şeyhim bilir mantığıyla yaşayan sorgulamayan düşünmeyen . kardeş kardeşini asıp kesen bir toplum istemiyorsak eğitim reformları kesinlikle yapılmalıdır . ……..acizane yazımı okuyup eğer beğenirseniz paylaşırsanız çok teşekkür ederim .
Add A Comment