Sultan 2.Abdülhamid Han’ın Jön Türkler’le ilgili görüşleri
Şehzadelik yıllarında II.Abdülhamid Han
II.Abdülhamid her anlamda çok iyi bir şehzadelik eğitimi almıştı. Henüz 25 yaşında 1867 yılında amcası Sultan Abdülaziz ile avrupa seyahatine çıkmıştır. Seyahat vesilesiyle avrupalı devletlerin siyasi, ekonomik sosyal yapısını görmüş, eğitim sistemleri bilim ve teknolojik gelişmeleri hakkında bilgi ve malumat sahibi olmuştur.
Şehzadelik yıllarında çiftlikte tarımla meşgul olmuş ziraat alanında bilgi sahibi olmuştur. Borsada kağıt alıp satarak iktisadi bilgisini geliştirmiştir. Ayrıca zaman zaman ticaret yaparak ekonomik yönden kendini geliştirmiştir. Halkın içinde cemaatle namazlara iştirak ederek vatandaşın nabzını tutmuştur. Esnafı, askeri sık sık ziyaret ederek gönlünü kazanmaya çalışmıştır. Kendi tabiriyle 33 yıl “Ali’nin külâhını Veli’ye, Veli’nin külâhını Ali’ye giydirerek” Osmanlı Devleti’ni ayakta tutmaya çalışmıştır.
Yıldız Sarayından başlayan istihbarat servisi ve hafiyelik örgütü sayesinde bilgi anlamında dönemin süper güçlerine karşı tedbirler almasını sağlıyordu. Bu sayede devletini büyük savaşlardan uzak tutabilmişti. Ondan sonra devlet Balkan harbi ve I.Dünya Savaşı gibi büyük savaşlara sürüklendi. Onun bu yönetimini ‘vehimlik’ ve ‘korkaklık’la suçladılar. Alınan tedbirler özgürlükleri kısıtlamak için değil devletin bekası için olduğunu anlayamadılar. Zira kendileri yönetime geçtikten kısa süre sonra devletin yıkılmasına sebep oldular. Baskı ve istibdat diyenler daha sonra hatıralarında en özgür oldukları dönemin II.Abdülhamid saltanatı olduğunu yazdılar.
Sultan Abdülhamid Han, amcası Abdülaziz Han ve kardeşi Sultan Murad’ın nasıl tahttan indirildiklerini, ne şekilde perişan edildiklerini bildiği için kendisinin de aynı akıbete uğramamasına büyük bir dikkat gösterir ve bütün tedbirlerini buna görer alırdı. Onun siyasî dehası ve devlet yönetimindeki kabiliyeti taraflı tarafsız herkesce kabul görmüştür.
Ağaç içinden çürümedikçe uzun yıllar ayakta sapasağlam kalır. Devletler de öyle. Ancak tarihin her döneminde devleti içinden çürüten hadiseler yaşanmıştır. Bazen İbn Haldun’un asabiyet teorisi, bazen dönemin şartları bazen de dışardan müdahale ile devletler tarih sahnesinden silinmiştir. Osmanlı Devleti’de dağılma döneminde bu tarz sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Bazen kötü gidişatı lehine çevirse de dönemin şartları çok ağır şekilde cereyan etmektedir.
Lâkin at izinin it izine karıştığı içte ve dışta bir çok düşmanla mücadelenin olduğu dünya siyasetinin değiştiği, taşların yerinden oynadığı yeni dünya düzenin kurulduğu çok zor bir dönemde tahta çıkmıştır.
Jön Türkler, Yeni Osmanlılar, İttihatçılar hakkında görüşleri
Şehzade II. Abdülhamid, şehzadelik yıllarında tanıma fırsatı bulduğu Jön Türkler’le ilgili şunları söyler. Kendilerine ‘Jön Türk’ denen kimseler, aslında üç beş kişidir. Bunlar yıllarca Avrupa’da aleyhinde çalışmış, yazmış, çizmiş ve söylemişlerdir. Çıkardıkları gazeteleri gizlice memlekete sokmanın yolunu büyük devletlere arkalarını dayayarak bulmuş, yayınlarını yabancı postanelerden yabancı uyruklu kimseler vasıtasıyla çekip şuna buna dağıtmışlardır. Yıllarca ciddi sayılabilecek bir tesirleri de olmamıştır.
Bir gün tarih, kendilerine ‘Genç Türk’ ya da ‘Jön Türk’dedirten kimselerin, neden mason olduklarını elbette araştırıp ortaya koyacaktır. Benim tahkik ederek öğrenebildiklerimin hemen hepsi masondu, İngiliz Locası’na bağlıydı ve bu localardan maddi yardım görüyordu. Bu yardımların ‘insani’ mi, yoksa ‘siyasi’ mi olduğunu tarih elbette öğrenecektir.
Ben Ermenilerin, büyük devletler tarafından durmadan tahrik edildiklerini bildiğim için,istiklal sevdasına kapılmalarına hiç şaşırmıyorum. Fakat Avrupa’ya kaçıp orada benim aleyhime gazete çıkaran bazı Jön Türkler’in Ermeni komitecileriyle işbirliği yapmalarına, hatta onlardan para almalarına şaşırıyorum.” Jön Türkler adındaki bu cemiyetin dışarıdan kimlerce desteklendiği ve asıl amaçlarını “hürriyet”gibi cazip bir kelime arkasına saklamaları ülkenin çıkarları uğruna olmadıklarının göstergesidir.
1876 Osmanlısının genel yapısı ve konumu itibariyle güçlenmesini istemeyen İngiltere, Fransa ve Rusya’nın,Osmanlının her bir zerreciğine nüfuz etme ve müdahale çabaları artık darbe sürecine geçilmesine ön ayak olmuştur. Osmanlının yeniden mazideki parlak günlerine dönmesi yönündeki çabaları bu ülkelerce endişeyi artırıyordu. Bu gidişe “dur” demenin tek çaresi, inandığı davayı gerçekleştirmede kararlı görünen İslam Halife’sinin bir “askeri darbe ile tahttan indirilmesiydi.
Osmanlı’nın yıkılmasındaki rolleri
Tanzimat’tan bu yana, devlet yönetiminde önemli mevkiler işgal eden paşaların her biri farklı bir elçiliğin kapısında karargâh kurmuşlardı. Mesela; Ali ve Midhat Paşalar İngiliz, Fuad Paşa Fransız, Mahmud Nedim Paşa Rus taraftarıydı. Kendilerine “Yeni Osmanlılar” ya da “Jön Türkler” adını veren ve “hürriyet” istediklerini söyleyerek diktatör Sultan’ı (!) devirmek için çalışan bir takım saf aydınlar da İngiliz istihbaratı tarafından destekleniyordu. (Kaynak: Alpgüvenç, 2011: 92)
Murat Bardakçı Şahbaba kitabında şu bilgiyi veriyor
Murat Bardakçı “Şahbaba” isimli önemli eserinde Sultan Vahdettin’in kızı Sabiha Sultan’dan İkinci Abdülhamid’in siyasetiyle ilgili şu bilgiyi verir: “… Babam imparatorluğu kırk yıl boyunca idare eden ağabeyi Sultan Abdülhamid’in ‘İngiliz dostluğu, Fransız yakınlığı’ politikasını benimsemişti. Esasen çözülmüş ve zayıflamış olan imparatorluğu toparlayıp dağılmaktan kurtarmak için amcam Abdülhamid, kendi tabiri ile Alinin külâhını Veliye, Velinin külâhını Aliye giydirmekle otuz yıldır canım çıktı. Öyle kurtardık.
Adamlar -yani İttihadçılar- kimseye danışmadan, hatta kendi aralarında bile istişare etmeden sanki yağma varmış da geç kalınacakmış gibi Balkan Harbi’ne ve arkasından Birinci Cihan Harbi’ne ve Alman dostluğuna kapılarak maceralara atıldılar ve bu hale getirdiler! Yazık değil mi?’ derdi.”
insan olarak Sultan 2.Abdülhamid Han
Sonuç olarak Sultan II. Abdülhamid Han eğrisiyle doğrusuyla bu dünyadan ebedî ahirete göçüp gitti. Ancak onu hatalarıyla sevaplarıyla doğru anlamak, anlatmak boynumuzun borcu. Zira O, dini vecibelere azâmi önem gösteren, manevî hayatına dikkat eden tasavvuf ehli bir padişahtı. Devleti Âli Osmaniyye’nin en iyi mobilya ustası ve ince işçilikte mahir marangozlarından biriydi. İttihatçıları ve devlete verdikleri zararı vefatına kadar asgari seviyede tutmuş devletin yıkılışını bir müddet erteleyebilmiştir. Takdiri ilahinin tecelliyatı Osmanlı Devleti vefatından 14 yıl sonra yıkılmıştır. Mekânı cennet ruhu şâd olsun.