Garip bir hüzün
Garip bir hüzün var üzerimde.. Yaşadıklarım… Yaşayamadıklarım..Her yaşadığım an, ziyan olmuş gibi.. Erimiş.. Tükenmiş.. İşe yaramamış.. İşe yaramayacakmış gibi..’Nedenler’ peşimi bırakmıyor. Nasıllar batıyor zihnime.. Sonra, kalbim.. Kalbim, “Bu yolda ne ‘neden’ diye sorulur, ne de ‘nasıllara’kulak verilir.” Diyor..
Ölümü istemeyin, hayırlısını isteyin
Zihnimle kalbimin arasında sıkışmış gibiyim, kendi bedenim bana zindan olmuş gibi.. Ölümü istiyor ruhum.. Sayıklıyor.. Kazımaya çalışıyor beynime bu isteğini.. Ama bir hadis çelme takıyor bu isteğine : “ Sizden hiç kimse, maruz kaldığı bir zarar sebebiyle, ölümü temenni etmesin. Mutlaka onu yapmak mecburiyeti hissederse, bari şöyle desin ; ‘Rabbim! Hakkımda hayat hayırlı ise yaşat. Ölüm hayırlı ise canımı al.’. “. Sonra, şu yankılanıp duruyor zihnimde: “Betül sen daha Allah’ı tanıyıp bilmeden ve kendine çeki düzen vermeden ölümü mü istiyorsun? Yapman gereken onca şey varken şimdi yapmadıklarından dolayı ölümü isteme!!”. Ölüm kurtuluş değil.. Ölüm kaçış değil.. Bu o kadar zor ki.. Anlatamıyorum.. Şimdi her kelimem boğuluyor.. Her kelimem nefessiz.. Her kelimem ölüme kucak açıyor..
Aşk yolu karanlık
Allahım!! Ne garip haldir bu? Şimdi gitsem uçurum, kalsam yangın yeri.. Şimdi gitsem ziyan, kalsam hüsran.. Gidemem ama.. Çünkü gidersem hepten kaybederim Sen’i.. Kalmalıyım.. İçim yansada, hüzün sarsada bedenimi ben gidemem.. Hem değil mi ki, ‘aşk yolu karanlıktır, aşkı bulmak isteyen kendini yaksın.’?? Yakıyorum kendimi Ya Rab!! Cayır cayır her hecem bundan gayrı.. Bundan gayrı söndüremez tek bir damla beni. Ben Sen’i seçtim Ya Rab.. Ben yaktım kendimi..